SON SAYI : Çağdaş Yerel Yönetimler Dergisi

SAYI : 3

TARİH : 2023

İSTATİSTİKLER

SON SAYI : Çağdaş Yerel Yönetimler Dergisi

SAYI : 3

TARİH : 2023

Çağdaş Yerel Yönetimler Dergisi (ÇYYD), yerel yönetimler, kentleşme ve çevre sorunları konusunda gerek yurt içindeki gerek başka ülkelerdeki olay ve örnekleri, gelişmeleri, uygulama ve çözüm yollarını araştıran ve inceleyen özgün makaleleri kabul etmektedir.1992 yılından beri düzenli olarak yayınlanan Çağdaş Yerel Yönetimler Dergisi hakemli, ulusal bir yayındır. Yılda 4 sayı (Ocak, Nisan, Temmuz, Ekim) yayınlanmaktadır. Yayın dili Türkçedir. TÜBİTAK-ULAKBİM Sosyal Bilimler Veri Tabanı indekslerinde ve TR Dizin’de taranmaktadır. Dergide yayımlanan yazılar yazarın kişisel görüşünü yansıtır. Yayımlanan yazılar kaynak gösterilerek kullanılabilir.

MAKALELER

İklim Değişikliği ve Kentsel Dirençlilik Yönetişimi: Londra Örneği

İklim değişikliği, sebep olduğu aşırı hava olaylarının yıkıcı etkileri nedeniyle hemen herkesin farkına vardığı ve tartıştığı bir konu olarak bütün dünyanın gündemindedir. Dünya nüfusunun yarısından fazlasını barındıran şehirlerin karşılaştığı risk, stres ve şoklar daha çok iklim değişikliğinden kaynaklanmaktadır. Şehir yönetimleri, aşırı hava olaylarını en az zararla atlatmak ve hizmetlerini sürdürebilmek amacıyla dirençlilik stratejileri hazırlamaktadır. Risk analizlerine dayanan dirençlilik stratejilerinin başarıya ulaşması için şehirde bulunan bütün paydaşların ve halkın strateji hazırlama sürecine dâhil edilmesi tavsiye edilmektedir. Zira, başta iklim değişikliği olmak üzere şehirde karşılaşılan sorunlara yol açan faktörler çok boyutlu ve karmaşık olduğundan aranan çözümler de çok boyutlu ve çok taraflı bir anlayış gerektirmektedir. Bu çalışmada, güçlü bir yönetişim geleneğine sahip olan Londra Büyükşehir Belediyesinin başta 2020 yılında hazırlanan Dirençlilik Stratejisi olmak üzere iklim değişikliği ve dirençlilik alanında yürüttüğü çalışmalar ve bu alanlardaki yönetişim yapısı bilhassa katılım ve işbirliği perspektifinden incelenecektir. Örnek vaka olarak ele alınan Londra'nın, dirençlilik stratejisi hazırlamayı planlayan belediyeler tarafından incelenmesinin yararlı olacağı düşünülmektedir.

  • Yazarlar : İhsan İKİZER

    Sayfa No : 30

    Anahtar Kelimeler : D i r e n ç l i K e n t l e r , D i r e n ç l i l i k , S ü r d ü r ü l e b i l i r l i k , İ k l i m D e ğ i ş i k l i ğ i , Y e r e l Y ö n e t i m l e r , Y ö n e t i ş i m , L o n d r a B ü y ü k ş e h i r B e l e d i y e s i

GÖRÜNTÜLE

Tavan Arasındaki Külkedisinden Kurumsal Prensese: Dönüşen Erkek Egemen Temsil'de Kadın Muhtarların Deneyimleri

Kadının iş hayatındaki konumu ile ilgili olarak 'kadına göre ücret', 'kadına göre sorumluluk', 'iş hayatında cinsiyet eşitsizliği','kadın işi-erkek işi'?gibi kadının dışındaki hususlar halihazırda çözülmüş iken, kadın için cinsiyete bağlı davranışsal özellikleri başka bir güçlük olarak ortaya çıkmıştır. Çeşitli sendromlarla anılan ve kadını özel ve sosyal alanında kısıtlayan bu davranışlar ayrıca kadının iş faaliyetleri üzerindeki rolünü de etkilemektedir. Başlangıçta kadın ve erkek arasında doğal bir iş bölümü olarak başlayan bu durum, sonrasında toplumsal yaşamda ve iş dünyasında adil olmayan kurallara dayalı rol paylaşımına dönüşmüştür. Bu nedenle bu durumun, kadınların algısındaki karşılığının değişmesine ve en önemlisi dönüşüm için istekli ve cesur kadınlara ihtiyaç bulunmaktadır. Araştırmanın amacı kadınların yaşadığı sendromlardan biri olan ve bağımsızlık korkusu olarak tanımlanan 'Külkedisi Sendromu'nun etkilerini kadın muhtarlar üzerinden değerlendirmek ve ilgili özelliklerin muhtarların iş faaliyetlerine etkisini incelemektir. Bu kapsamda çalışmada, araştırma yöntemi olarak nitel araştırma yöntemlerinden olgu bilim (fenomenolojik) desen kullanılmıştır. Araştırmaya ilişkin veriler, maksimum çeşitleme örnekleme yöntemine göre seçilen katılımcılardan, yarı yapılandırılmış görüşme tekniği ile elde edilmiş@@ veriler, içerik ve betimsel analiz yöntemleri ile analiz edilmiştir. Elde edilen veriler ve analize ilişkin bulgulardan, katılımcıların bir kısmının sendromun bazı belirtilerini taşıdıkları anlaşılmaktadır. Araştırma sonucunda çalışmaya katılım sağlayan ve ilgili sendromun bazı davranış özelliklerini taşıyan kadın muhtarların, göreve başka bir bakış açısı getirdikleri ve aynı zamanda görevi icra esnasında güçlenerek sendromun olumsuz yönlerine de mahal vermedikleri görülmüştür. Bu durum kadınların iş hayatlarında engel teşkil eden sendrom ve etkilerinden, yine aynı sendromun işlevsel özelliklerini kullanarak kurtulabileceğini ortaya koymaktadır.

  • Yazarlar : Gülbahar TÜRKMENOĞLU

    Sayfa No : 20

    Anahtar Kelimeler : K ü l k e d i s i s e n d r o m u , K a d ı n m u h t a r l a r , C i n s i y e t r o l ü , K a d ı n t e m s i l i

GÖRÜNTÜLE

Karabağ Çatışmasının Çevresel Adalet Açısından Değerlendirilmesi

Küresel iklim değişikliği, arazi çölleşme süreçleri ve temiz içme suyu kıtlığı göz önüne alındığında çevre, bugün tüm dünya toplumunu ilgilendiren ana konulardan biridir. Bu konular Birleşmiş Milletlerin (BM) 17 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefinde (SKH) de yer almaktadır. Örneğin Hedef 6@@ su kaynaklarının verimli kullanımı ve su temini, sanitasyon ve hijyene erişim ihtiyacı ile ilgilidir. Hedef 13@@ iklim değişikliği ile mücadele ile ilgili ve Hedef 15@@ karasal ekosistemleri koruma ve eski haline getirme ihtiyacı, ormanların verimli kullanımını, çölleşme ile mücadeleyi ve arazi tahribatı ile ilgilidir. Dünya literatürünün ilgisinin günden güne arttığı çevre sorunlarını tetikleyen bir olgu da çatışmalardır. Bu çatışmalardan biri de uluslararası ilişkiler boyutuyla sınırlı olamayacak şekilde çok yönlü bir çatışma olarak bilinen Azerbaycan-Ermenistan çatışmasıdır. Azerbaycan-Ermenistan çatışması, Dağlık Karabağ bölgesine ilişkin ihtilafa dayalı bir toprak anlaşmazlığı olmakla birlikte çevresel boyutları da bulunan bir çatışmadır. 1980'lerin sonu ve 1990'ların başında Ermenistan ve Azerbaycan arasında bir çatışma kaynağı haline gelmiş Dağlık Karabağ bölgesi ve çevresindeki bazı topraklar 1994 yılında imzalanan ateşkesle Ermeni güçlerinin kontrolüne geçmiştir. Bu tarihten itibaren çatışma@@ göç, yıkım, ormansızlaşma ve çölleşme, biyolojik çeşitliliğin azalması, su kirliliği ve kıtlığı, toprak kirliliği, doğal kaynakların tükenmesi, tehlikeli atıklar, hava kirliliği ve sosyo-psikolojik bozulma olmak üzere bölgede önemli çevresel hasarlara yol açmaya başlamıştır. Ermenistan'ın yaklaşık 30 yıl süren ve bölgenin ekolojik durumuna ciddi zararlar veren işgal politikası sonucunda, BM Hedefleri'nin Güney Kafkasya bölgesinde belirlediği 2030 yılı hedefleri büyük oranda risk altına girmiştir. İşgal altındaki topraklarda yürütülen yasa dışı faaliyetler ve doğal kaynakların sömürülmesi, sosyo ekonomik durumun yanı sıra bir dizi çevre sorununa yol açmıştır. Bölgede ormansızlaşma, su kaynaklarının kirlenmesi, flora ve faunanın yok edilmesi ve toprak altının yağmalanması gibi birçok şekilde ekolojik dengenin bozulmuş olduğu gözlemlenmektedir. Bu bölgede çevresel bozulma o denli artmış konumdadır ki, Ermenistan'daki çevre kuruluşlarını bile endişelendirmektedir. 1994 yılından, yani ateşkes imzalandıktan sonra 2020 yılına, yani 2. Karabağ Savaşına kadar zaman-zaman taraflar arsında küçük çaplı çatışmalar çıkmaktaydı. Taraflar, ormanların, petrol ve gaz altyapısının ve sanayi tesislerinin tahrip edilmesi gibi geniş çaplı çevresel tahribata neden olacak şekilde ağır toplar, kara mayınları ve diğer silahların kullanımında bulunımlarını arttırmışlardır. Benzer şekilde önemli ölçüde toprak erozyonu ve kirliliğinin yanı sıra su kaynaklarının zarar görmesi gözlemlenmeye başlamıştır. Çevresel tahribat, 2020 senesindeki 44 Günlük savaş ile Karabağ'ın Azerbaycan'a katılması ile neticelnmiş gibi görülsede çatışmanın etkileri halen devam etmektedir. Bu makale Azerbaycan-Ermenistan arasında gerçekleşen Dağlık Karabağ sorununu çevresel adalet açısından ele almaktadır. Çevresel adalet, çevreye verilen zararı doğru değerlendirmeyi, çevresel fırsat eşitliğini, çevresel insan hakları ve çevresel düzenleme haklarını ele alan bir kavramsallaştırmadır. Makalede@@ savaşların çevresel etkileri, çevre kirliliğinin insan sağlığına etkileri, Dağlık Karabağ sorununun çevreye etkileri ve bu sorunun çevresel adalet yönüne yönelik bir inceleme ortaya konulmaktadır. Azerbaycan-Ermenistan arasında gerçekleşen Dağlık Karabağ Çatışmasını çevresel adaletin üç boyuntunda , yani çevresel fırsat eşitliği, çevresel insan hakları, çevresel düzenleme hakları açışından değerlendirilmiştir. Değerlendirme sonucu şavaş sırasında daimî sakinlerin zorla yerinden edilmesi, onları eşit çevresel fırsatlardan, savaş sonucu insanların çevresel insan haklarından mahrum bırakıldığı sonucuna varılmıştır.

  • Yazarlar : Gülar NAZARLI

    Sayfa No : 22

    Anahtar Kelimeler : D i r e n ç l i K e n t l e r , D i r e n ç l i l i k , S ü r d ü r ü l e b i l i r l i k , İ k l i m D e ğ i ş i k l i ğ i , Y e r e l Y ö n e t i m l e r , Y ö n e t i ş i m , L o n d r a B ü y ü k ş e h i r B e l e d i y e s i

GÖRÜNTÜLE